1 Dönüm Güneş Enerjisi Ne Kadar Kazandırır? Gücün Ekonomisinden İdeolojisine
Güç yalnızca siyasi iktidarın değil, aynı zamanda enerjinin de ortak adıdır. Bir siyaset bilimcinin gözünden bakıldığında “1 dönüm güneş enerjisi ne kadar kazandırır?” sorusu, ekonomik bir hesaplamanın ötesine geçer. Çünkü bu soru, aynı zamanda “kim üretir, kim tüketir, kim denetler?” sorusudur. Güneşin ışığı bile eşit dağılmaz; tıpkı iktidar gibi, onun da dağıtımı siyasaldır.
Enerji, çağımızın yeni iktidar alanıdır. Foucault’nun dediği gibi, güç artık yalnızca devletin elinde değil; hayatın her hücresine, her elektriğine kadar yayılmıştır. O hâlde, güneş enerjisi yalnızca temiz bir kaynak değil, aynı zamanda yeni bir iktidar biçimidir.
Enerjinin Siyaseti: Güneşin Egemenliği Kimin Elinde?
Her dönüm arazi, aynı zamanda bir güç alanıdır. 1 dönüm güneş enerjisi sistemi, Türkiye koşullarında yıllık ortalama 150.000 ila 180.000 kWh enerji üretebilir. Bu miktar, yaklaşık 200.000 TL ile 350.000 TL arasında bir yıllık gelir anlamına gelir. Ancak bu rakamın ardında, ekonomik olduğu kadar politik bir yapı vardır.
Devlet, enerji üretimini lisanslar, denetler ve vergilendirir. Bu, bir yandan teşvik politikasına dönüşürken, diğer yandan bir iktidar aracına dönüşür. Güneş enerjisi bu bağlamda özgürlüğün ve bağımlılığın kesişim noktasındadır: Vatandaş kendi elektriğini üretmek ister, ama bu üretim yine kurumların gölgesindedir.
Bir güneş paneli tarlası, ekonomik özgürlük vaadiyle başlar; bürokratik izinlerle, mevzuatla, denetimle devam eder. Bu durumda asıl soru şudur: “Güneşin enerjisi kime kazandırıyor, kimin elinde politikleşiyor?”
İdeoloji ve Işık: Güneşin Altında Bile Eşitlik Yok
Enerjiyi üretmek bir ekonomik eylem gibi görünse de, aslında bir ideolojik konumdur. Devletin enerji politikası, bir rejim dilidir. Kimine göre güneş enerjisi çevreci bir kalkınma aracıdır; kimine göre özel sektörün yeni rant alanıdır.
Yenilenebilir enerji kavramı, neoliberal çağın en “parlak” ideolojik söylemlerinden biridir. Ancak arkasında hâlâ bir güç asimetrisi yatar. Güneş tarlalarının sahipleri genellikle sermaye sahipleridir; oysa güneş herkese aittir.
Vatandaş için güneş enerjisi bir umut, devlet için stratejik bir araç, özel sektör için bir yatırım nesnesidir. Bu durumda, 1 dönüm güneş enerjisi yalnızca para değil; aynı zamanda ideolojik meşruiyet üretir. Her panel, bir rejimin yansımasıdır.
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Katılımcı Enerjisi
Enerji politikaları tarih boyunca erkek egemen bir söylem içinde biçimlenmiştir. Erkekler enerjiye, gücün somut biçimi olarak yaklaşır; kontrol, planlama ve stratejiyle ilişkilendirir. Onlar için 1 dönüm güneş tarlası, bir “hakimiyet alanı”dır.
Kadınların yaklaşımı ise daha katılımcı ve sürdürülebilir bir perspektife sahiptir. Kadın odaklı siyasal bakışta enerji, yalnızca üretim değil; toplumsal etkileşim, dayanışma ve çevresel sorumluluk meselesidir. Güneşin enerjisi, paylaşılacak bir kamusal alan olarak görülür.
Eğer enerji politikaları kadınların eşit temsilini taşısaydı, güneş tarlaları yalnızca kâr amacıyla değil, toplumsal fayda ekseninde inşa edilirdi. Bu noktada siyaset bilimi bize bir soruyu fısıldar: “Enerjiyi üretmek mi daha değerli, yoksa enerjiyi paylaşmak mı?”
Vatandaşlık, Kurumlar ve Enerjinin Yeni Tanımı
Enerji üretimi artık vatandaşlığın yeni bir biçimi hâline geliyor. Güneş paneli sahibi olmak, bir tür ekonomik yurttaşlık, yani “üreten vatandaş” statüsü sağlıyor. Ancak bu üretim özgürlüğü, kurumsal düzenlemelere sıkıca bağlı.
Enerji kooperatifleri gibi yapılar, demokratik bir katılım modeli olarak öne çıkıyor. Kadınların ve yerel toplulukların enerji üretiminde söz sahibi olduğu bu sistemler, vatandaşlığın yeniden tanımlanmasına imkân veriyor. Burada güç, yalnızca devlette değil; kolektifin içinde yeniden dağıtılıyor.
Ama sistemin sorusu hâlâ yakıcıdır: Güneş herkesi aydınlatırken, neden kazanç sadece birkaç kişinin cebine girer?
Sonuç: Güneşin Altında Siyaset
1 dönüm güneş enerjisi yıllık yüz binlerce lira kazandırabilir; ama asıl kazanç, enerjinin sahipliğini yeniden düşünmekte yatar. Çünkü enerji yalnızca elektrik değil; iktidarın, özgürlüğün ve adaletin yeni dilidir.
Bugün güneş enerjisi tarlaları, kapitalizmin yeşil yüzü mü, yoksa vatandaşın güçlenme aracı mı?
Bu sorunun yanıtı, geleceğin siyasetini belirleyecek.
Belki de asıl kazanç, güneşi yalnızca panellere değil, toplumsal bilince de çevirebilmektir. Çünkü ışık, paylaşılmadıkça kör eder.